Bedhahlara Hitaben


Ana karaydı, Ankara.

İrtibat ve müracaat odalarından oluşmuş, yatay olarak bölünmüş iki renkten koridorlar. Görkemli yapısına ters düşen renkler ve bu görkemli yapıyı küçümsercesine kullanılmış pek bir eski masa, sandalye. Doğal alışkanlıktan konulmuş masa arkasına portre, hiç yorulmamış nöbette duran bayrak. Saygısı olmayan oturmuş masasına, elinde son mürekkebini kağıda döken kalem, karşısında küçümsediği halk. Bürokrasi, adaletin çağrışımıydı. Öyleydi bir zamanlar, portredeki bir çift göz süzüyor odayı derinlemesine. Daimi ileri bakıyor, görmüyor o saygısız, oturgan, sömürgen ve pek sayın olmayan vekili. Bir parça kağıtla girmişti içeri Mahir. Adının eziyetini taşıyordu yıllardır, sola dayanıyordu harflerin yanyana gelişi. Suçu yoktu, hakkını aramaya gelmiş bu insanın. Milletvekili, milletle ters düşmüştü. Bu yüzden vekilim diyordu Mahir, derdini anlatırken. Lakin halka sağırdı iktidarsız iktidar.

Somalıydı Mahir. Kelimeleri yanyana koyarken eli gibi yüzü de kömür olmuştu. Kafasında bir takım düşünceler dolandı, dolanan düşünceler yüzüne tebessümü saçtı. Düşünüyordu, eline bulaşan kömür karasını, tebessümün sebebiydi bu. Sonra karşısındaki vekile, vekilim dediği milletvekiline baktı. Sahiplik eki makama saygısındandı, vekilin egosu okşanıyordu haliyle. Gözleri vekilin üzerinde odaklanınca içini bir sıkıntı aldı. Gördü. Kendi elinde olan kömür karasından daha karaydı onun elleri. Birçok kişinin ölümünden kalan kanın pıhtılaşmış hali siyaha bürünmüştü. Vekilden ayırdı gözünü, kaldırdı hafifçe yukarı, gözgöze geldi portredekiyle. Saçları buğday sarısını çağrıştıran Anadolu’nun ve tüm Türklerin kahramanı olan, gözlerinin rengi vatanının üç tarafını kaplayan denizlerden alan yiğitle. Güldü Mahir, dertli ve iç çekerek. Ve vekile dönüp “biz anlaştık” dedi. Anlamadı, pek sayın olmayan vekil. Elleri yatay düzlüğü sağladıktan sonra alnına doğru yol aldı. Asker selamını verdi Mahir, portreye.

Bir şey deme gereksinimi duymadan ve elindeki kağıtları masaya bırakarak terk etti odayı. İki renkle kutuplaştırılmış koridoru hızla geçti. Vardığı yer vatanının tarihiydi. Yeniden yazılabilirdi. Solcu değildi, sağcı hiç olmamıştı. Sadece vatanseverdi. Kimse bilmedi.

Mahir, o günün sonunda gözaltına alındı. Göz harici her şeyi gördü. Olağanca şiddetiyle üstüne geliyordu darbeler. Darbeyi onlar yapmıştı.


Murat Şeker ya da her kimse.

Yorumlar